Mass Effect 2




E yeter ama, hep mi beni bulur aksilikler? Mass Effect 1 çıktığında haftalarca oyunu oynayamamıştım bilgisayarımda çıkarttığı bir sorun yüzünden. Herkes çatır çatır oynarken iç çekerek bakmıştım onlara. 2 sene geçti aradan, Mass Effect 2 çıktı, Arhan'a gidip oyunu alalım derken Emir'le muhabbete dalıp durağı kaçırdık 1 saat yürüdük onca karda bata çıka. Ama tüm işkencelerin sonunda eve gelip nescafemi koydum, arkama yaslandım, hatta MSN'e ve twitter'a yazdım "Mass Effect moduna girdim, 1 hafta falan haber alamayabilirsiniz benden" diye. Sonra noldu? "Bu program geçersiz bir işlem yürüttü ve kapatılacak."

O an ne kadar sinirlendiğimi, ne kadar hevesimin içimde patladığını cidden ifade etmem mümkün değil. Günlerdir Launch Trailerını izleye izleye (bkz. yazının sonunda bir yerlerde olması lazım) kendimi hazırlamışım, Mass Effect 1'e bile baştan başlayıp yeni karakter yapmışım tüm DLC'leri de yükleyip. Bunun sonucunda aldığım hata mesajı bu mu olacaktı bu sefer? Üstelik yine herkes çatır çatır kurup oynarken...

Neyseki laptopum yardımıma yetişti. Sabah artık daha fazla dayanamayıp laptopa yükledim oyunu. Optimizasyon harikası bir şekilde çalıştı, ağzımdan salyalar akıta akıta ilk bölümünü oynadım. Ama laptopta oynamayı sevmiyorum, hem mouse'un hassasiyeti masaüstündekinden farklı olduğundan rahat edemiyorum, hem de masamda sıkış tepiş laptopu sığdırmaya çalışarak oynamak yoruyor. Sanırım 1-2 gün içinde temiz bir format daha gelecek benim bu masaüstüne... Ama olsun, eğer oyun gerçekten baştaki tempoyu koruyabiliyorsa değer format atmaya.

Oyun bitsin, ya yeni post yazıcam, yada bu postu güncelliyicem, unutturmayın bana. (Dragon Age'e de yapıcaktım güya aynısını unutuyorum hep.)

Son olarak da Launch Trailer'ı ne yapın edin izleyin. Aha da trailer hatta;

Posted on 1/24/2010 08:15:00 ÖS by Monthius and filed under | 0 Comments »

(500) Days of Summer



Açık konuşayım, öyle çok romantik aşk filmleri beni etkilemiyor artık eskisi gibi. Çoğune "meh" diyip geçiyorum, çünkü anlatmaya çalıştıkları şeyin "gerçek" olmadığını biliyorum. O filmlerde işlenen hikâyelerin sadece birer masaldan ibaret olduğunu biliyorum. Ama işte, o hikâyeler ne kadar masalsa, (500) Days of Summer tam aksine o kadar gerçek.

Volkan'ın blogunda görüp merakımı cezbetmese muhtemelen atlayacağım bir film olacaktı (500) Days of Summer. Ancak iyi ki merakımı cezbetmiş. Zira o kadar güzel, o kadar gerçekçi, o kadar şahane bir film olmuş ki anlatmam. "Olm sen bu filmi izleyelim diye 3 hafta önce de baskı yapıyodun, niye bloguna yazmak için bekledin bu kadar?" diyenler olabilir aranızda. Açıkçası bilmiyorum, belki de filmin benim üzerimde bıraktığı etkiden emin olmak ya da o etkiyi hazmetmek için bekledim buraya yazmak için.

Her neyse, romantik aşk filmi değilse ne peki bu diye merak ediyorsunuz muhtemelen filmin olayını. Filmin afişinde yazan şekilde cevap vereceğim buna; "Bu bir aşk hikâyesi değil, sadece aşk hakkında bir hikâye". Ve hakikaten de öyle.

Çok güzel bir kız var ortada öncellikle. Summer. (Zooey Deschanel oynuyor zaten kendisini <3) Summer esas oğlan Tom'un çalıştığı yerde çalışmaya başlar. Tüm gözleri de üzerine çeker tabi. Oğlan da kızdan uzaktan uzaktan hoşlanır ama "nasıl olsa pas vermez bana" diyerek kızın peşinden gitmeye uğraşmaz hiç. Ama tesadüf bu ya, olaylar sürekli yollarını bir şekilde kesiştirir. Oğlan kıza aşık olur, ancak kız oğlana aşık olmaz. Tanıdık geldi mi?

Film zevkinizin daha fazla içine etmemek için başka pek bir şey söylemek istemiyorum. Ancak şunu söylemeden geçemeyeceğim ki, Reality | Expectations sahnesi kesinlikle filmin en mükemmel, en gerçekçi, en acıtan yeri olmuş. Kim akıl ettiyse bu sahneyi elini sıkıp tebrik etmek istedim. O sahneyi bu kadar etkileyici, bu kadar güzel anlatmak başka şekilde mümkün olamazdı. Ama merak etmeyin film boyunca ne kadar karamsarlığa kapılırsanız kapılın, çoğu insanın görmeyi reddettiği yine çok gerçekçi bir mesajı var filmin. Son sahnede beni bile gülümsetmeyi başarıp rahatlatmayı bildi gayet, "hakikaten lan..." dedim ekranda akan Credits'i izlerken. (Filmin müzikleri de mükemmel bu arada)

Bloga uzun zamandır doğru düzgün bir şey yazmıyorum. Hele ki son bir şey tavsiye edeli yıllar olmuş (literally), sırf bu filmi tavsiye etmek için gecenin 4 buçuğunda bu yazıyı yazdıysam dediğime kulak verin, izleyin. Hayretle kendinizden kocaman bir parça mutlaka bulacaksınız filmde.

Posted on 1/21/2010 04:03:00 ÖÖ by Monthius and filed under | 1 Comments »