(500) Days of Summer



Açık konuşayım, öyle çok romantik aşk filmleri beni etkilemiyor artık eskisi gibi. Çoğune "meh" diyip geçiyorum, çünkü anlatmaya çalıştıkları şeyin "gerçek" olmadığını biliyorum. O filmlerde işlenen hikâyelerin sadece birer masaldan ibaret olduğunu biliyorum. Ama işte, o hikâyeler ne kadar masalsa, (500) Days of Summer tam aksine o kadar gerçek.

Volkan'ın blogunda görüp merakımı cezbetmese muhtemelen atlayacağım bir film olacaktı (500) Days of Summer. Ancak iyi ki merakımı cezbetmiş. Zira o kadar güzel, o kadar gerçekçi, o kadar şahane bir film olmuş ki anlatmam. "Olm sen bu filmi izleyelim diye 3 hafta önce de baskı yapıyodun, niye bloguna yazmak için bekledin bu kadar?" diyenler olabilir aranızda. Açıkçası bilmiyorum, belki de filmin benim üzerimde bıraktığı etkiden emin olmak ya da o etkiyi hazmetmek için bekledim buraya yazmak için.

Her neyse, romantik aşk filmi değilse ne peki bu diye merak ediyorsunuz muhtemelen filmin olayını. Filmin afişinde yazan şekilde cevap vereceğim buna; "Bu bir aşk hikâyesi değil, sadece aşk hakkında bir hikâye". Ve hakikaten de öyle.

Çok güzel bir kız var ortada öncellikle. Summer. (Zooey Deschanel oynuyor zaten kendisini <3) Summer esas oğlan Tom'un çalıştığı yerde çalışmaya başlar. Tüm gözleri de üzerine çeker tabi. Oğlan da kızdan uzaktan uzaktan hoşlanır ama "nasıl olsa pas vermez bana" diyerek kızın peşinden gitmeye uğraşmaz hiç. Ama tesadüf bu ya, olaylar sürekli yollarını bir şekilde kesiştirir. Oğlan kıza aşık olur, ancak kız oğlana aşık olmaz. Tanıdık geldi mi?

Film zevkinizin daha fazla içine etmemek için başka pek bir şey söylemek istemiyorum. Ancak şunu söylemeden geçemeyeceğim ki, Reality | Expectations sahnesi kesinlikle filmin en mükemmel, en gerçekçi, en acıtan yeri olmuş. Kim akıl ettiyse bu sahneyi elini sıkıp tebrik etmek istedim. O sahneyi bu kadar etkileyici, bu kadar güzel anlatmak başka şekilde mümkün olamazdı. Ama merak etmeyin film boyunca ne kadar karamsarlığa kapılırsanız kapılın, çoğu insanın görmeyi reddettiği yine çok gerçekçi bir mesajı var filmin. Son sahnede beni bile gülümsetmeyi başarıp rahatlatmayı bildi gayet, "hakikaten lan..." dedim ekranda akan Credits'i izlerken. (Filmin müzikleri de mükemmel bu arada)

Bloga uzun zamandır doğru düzgün bir şey yazmıyorum. Hele ki son bir şey tavsiye edeli yıllar olmuş (literally), sırf bu filmi tavsiye etmek için gecenin 4 buçuğunda bu yazıyı yazdıysam dediğime kulak verin, izleyin. Hayretle kendinizden kocaman bir parça mutlaka bulacaksınız filmde.

Posted on 1/21/2010 04:03:00 ÖÖ by Monthius and filed under | 1 Comments »

1 yorum:

Mert Serim dedi ki... @ 21 Ocak 2010 18:19

Haftasonu izlicem. Bakalım bakalım. Sonunda çohacayip hitleecır tepkisi vermezsem 2 saatimi geri isterim.