2011



Bir insan 1 yılda ne kadar değişebilir? 365 gün. Böyle söyleyince sanki geçen süre daha azmış gibi geliyor bana. Ama değil işte. Neler sığıyor o 365 günün içine bir düşünsenize... Ben düşünüyorum da, aşağı yukarı bir yıl önce yeni yıldan hiç bir beklentisi olmayan, bir şeyler bekleyip de karşılığını alamamaktan yorgun düşmüş birini görüyorum. Bir de şimdiki zamana dönüp bakıyorum, manzara çok daha farklı. Gözleri tekrar parlamaya başlamış, tekrar beklentiyle dolmuş ancak bu sefer sihirli bir değneğin dokunuşunu beklemeyen, gereken değişimi kendi elleriyle yapmaktan çekinmeyen birini görüyorum. Eskisinden daha olgun kendimi görüyorum; sorumluluk alması gerektiğinin farkına varmış, eskiden her şeyi boşvermişken şimdi ipleri eline alan ve hatta sağlıklı yaşamak için tekrar spor yapmaya başlamış, kendine özen gösteren kendimi. Ve uzun zamandır ilk defa gördüğüm bu manzara beni tatmin ediyor. 2010 güzel bir yıldı. O 365 gün içinde çok şey değişti, ama en önemlisi değişikliğin nasıl yapılacağını öğrendim.

Geçen sene yazdıklarımla nasıl da zıt değil mi bunlar? 2010'un ilk yarısı nispeten o yazıyı yazdığım kafayla geçmiş olsa da ikinci yarısında bazı şeyler "dank" etti sanırım. İyi ki de etti, yoksa bu noktaya asla gelemezdim.

2010'u geride bıraktık nasıl olsa, ondan bu kadar bahsettiğimiz yeter. Gelelim 2011'e ve ondan beklentilerime. 2011'in çok daha iyi geçeceğine inancım tam öncelikle. Bunu rahatlıkla diyorum, çünkü öyle olmasını ummaktan öte öyle olmasını sağlamak için elimden geleni yapacağımı biliyorum. 2010 her ne kadar benim açımdan verimli geçmiş ve bir çok değişikliğe ev sahipliği yapmış olsa da eksik kalmış yanları da vardı. 2011'de asıl amacım 2010'da eksik kalan şeyleri tamamlamak olacak öncelikle. Aslında çok uzun zaman önce kapanmış olması gereken, ama 2010'da anca kapatabildiğim bazı sayfaların getirdiği huzurun da sayesinde yapamayacağım hiçbir şey yokmuş gibi hissediyorum. Umarım bundan 1 yıl sonra yazacağım yazıda da bu hedeflerime ulaşmış, 2011'in güzel yanlarını sayıyor olurum. Ya da olmayadabilirim, eğer Diablo III gerçekten 2011'in sonlarında çıkarsa bu yazının devamını yazmak yerine Diablo peşinde koşuyor olma ihtimalim gayet yüksek. Evet evet, biliyorum, sorumluluklarım büyüse de, ne kadar olgunlaşsam da içimde hiç ölmeyen bir çocuk var ve ben onu şımartmaya bayılıyorum. Ama zaten beni ben yapan bu, yaşadığım onca şeye rağmen hala umut taşıyabilme nedenim o parçam. Ve ben ona en azından bu kadarını borçluyum.
Posted on 1/02/2011 06:36:00 ÖS by Monthius and filed under | 0 Comments »

0 yorum: